"Kazanılmış başarısızlık sendromu" veya "öğrenilmiş çaresizlik sendromu", insanların sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanç ile gelen bir ruh hâli durumu olarak tanımlanır.
Bunalımdaki insanların ‘yapamayacağım’, ‘başaramayacağım' diyerek çaresizliği öğrenmesi, kabullenmesi de denilebilir.
Bu çaresizlik sendromu, uygulanan hükümet ve yerel yönetim politikalarıyla tüm toplumu sarmış durumda.
Zamanla oluşan, ve artık toplumu ağır bir yorgan gibi örten bu ruh hali sonucu, insanlar yaşamın her alanında mücadeleyi bıraktı.
Bir adaletsizlik sistemi, yargıya güvensizlik oluşturuldu.
Muhalifler, hak arayanlar, demokrasi ve özgürlükler için mücadele verenler peşinen suçlu ilan edilir hale geldi.
Emekliler, işsizler, işçiler, çiftçiler ağır bir ekonomik krizin pençesinde kıvranır oldu.
Kadın cinayetleri, intiharlar aldı başını gitti.
Eğitim ve sağlık sistemi değiştirildi.
Üniversiteler bilim yuvası olmaktan uzaklaştırıldı.
Tüm kurumlarda liyakat, iş bilme, başarı gibi kavramlar bir kenara bırakıldı.
Kadrolaşma tüm kurumları sardı.
Bir avuç zengin için ülkenin tüm kaynakları seferber edilirken, toplumun büyük bölümü yaşam savaşı verir hale geldi.
Sosyal medya ve basın susturuldu.
Kuşadası farklı mı?
Tabi ki hayır.
Siyasi bakış açıları farklı olsa da, zihniyetler aynı.
Aynı yöntemler uygulandı, uygulanıyor.
Kuşadası son yıllarda tarihinin en büyük talanını yaşadı.
Rant ve vurgun temel kural oldu.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı araziler satıldı, peşkeş çekildi.
Yerel iktidar olanakları, sosyal medya ve yandaş basın, gerçekleri gizleme baskı ve sindirme aracı olarak kullanıldı.
Siyasi yelpazenin her renginden rakipler, rant ortaklığı kurdu.
Oligarşik bir yapı oluşturuldu.
İnsanların büyük bölümü, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ise çaresizlik sendromu içinde izliyor.
“Yapabilecek hiçbir şey yok.”
“Bunlardan her şey beklenir, aman başımı belaya sokmayayım” diyor.
Yerelde ve genelde, sağ veya sol iktidarları bilinçsizce, futbol takımı tutar gibi savunan grup ise, yapanlar kendi siyasi görüşünden olduğu için aynı çaresizlik içinde görmezden, duymazdan geliyor.
Haklılar mı?
Değiller..
Peşinen yenilgiyi, kaybetmeyi, başaramama duygusunu kabullendikleri; umut vaat eden bir siyasi duruş, bir lider, bir düzen görmedikleri için kendilerini haklı görüyorlar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Latif Sansür
Çaresizlik Sendromu...
"Kazanılmış başarısızlık sendromu" veya "öğrenilmiş çaresizlik sendromu", insanların sonucu değiştiremeyeceğine karşı oluşan inanç ile gelen bir ruh hâli durumu olarak tanımlanır.
Bunalımdaki insanların ‘yapamayacağım’, ‘başaramayacağım' diyerek çaresizliği öğrenmesi, kabullenmesi de denilebilir.
Bu çaresizlik sendromu, uygulanan hükümet ve yerel yönetim politikalarıyla tüm toplumu sarmış durumda.
Zamanla oluşan, ve artık toplumu ağır bir yorgan gibi örten bu ruh hali sonucu, insanlar yaşamın her alanında mücadeleyi bıraktı.
Önlerindeki fırsatlara, yaratılabilecek koşullara bakmadan, hiçbir denemede bulunmadan peşinen kaybetmeyi kabullendi.
Ülkenin ekonomi kaynakları büyük yaralar aldı.
Fabrikalar, madenler, kamu arazileri satıldı.
Bir adaletsizlik sistemi, yargıya güvensizlik oluşturuldu.
Muhalifler, hak arayanlar, demokrasi ve özgürlükler için mücadele verenler peşinen suçlu ilan edilir hale geldi.
Emekliler, işsizler, işçiler, çiftçiler ağır bir ekonomik krizin pençesinde kıvranır oldu.
Kadın cinayetleri, intiharlar aldı başını gitti.
Eğitim ve sağlık sistemi değiştirildi.
Üniversiteler bilim yuvası olmaktan uzaklaştırıldı.
Tüm kurumlarda liyakat, iş bilme, başarı gibi kavramlar bir kenara bırakıldı.
Kadrolaşma tüm kurumları sardı.
Bir avuç zengin için ülkenin tüm kaynakları seferber edilirken, toplumun büyük bölümü yaşam savaşı verir hale geldi.
Sosyal medya ve basın susturuldu.
Kuşadası farklı mı?
Tabi ki hayır.
Siyasi bakış açıları farklı olsa da, zihniyetler aynı.
Aynı yöntemler uygulandı, uygulanıyor.
Kuşadası son yıllarda tarihinin en büyük talanını yaşadı.
Rant ve vurgun temel kural oldu.
Tüyü bitmemiş yetimin hakkı araziler satıldı, peşkeş çekildi.
Yerel iktidar olanakları, sosyal medya ve yandaş basın, gerçekleri gizleme baskı ve sindirme aracı olarak kullanıldı.
Siyasi yelpazenin her renginden rakipler, rant ortaklığı kurdu.
Oligarşik bir yapı oluşturuldu.
İnsanların büyük bölümü, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri ise çaresizlik sendromu içinde izliyor.
“Yapabilecek hiçbir şey yok.”
“Bunlardan her şey beklenir, aman başımı belaya sokmayayım” diyor.
Yerelde ve genelde, sağ veya sol iktidarları bilinçsizce, futbol takımı tutar gibi savunan grup ise, yapanlar kendi siyasi görüşünden olduğu için aynı çaresizlik içinde görmezden, duymazdan geliyor.
Haklılar mı?
Değiller..
Peşinen yenilgiyi, kaybetmeyi, başaramama duygusunu kabullendikleri; umut vaat eden bir siyasi duruş, bir lider, bir düzen görmedikleri için kendilerini haklı görüyorlar.