İleride başlarına bela olacak, önlerine çıkacak kimseleri belirleyip ince ayak oyunlarıyla tek tek saf dışı ediyorlardı. Dışarıdan bir birilerine düşmanmış gibi görünen, kavga ettiği sanılan siyasetçiler, kamu görevlileri bu organizasyonu ortak bir akılla yürütüyordu. CHP’lisi, MHP’lisi, AKP’lisi, Fetullahçısı, Devrimcisi aynı ideal uğruna mücadele ediyordu: ÇIKAR ve VURGUN…
Ne yaparlarsa, hangi yöne dönerlerse karşılarına ben çıkıyordum. Önce beni güzellikle ikna etmeye çalıştılar. Baktılar olmuyor, tehdit etmeye başladılar. Bir sabah kalktığımda aracımda uyuşturucu bulunabileceğini veya bir cinayetteki suç aletinde parmak izimin olabileceğini yüzüme söylediler. Baktılar yine olmuyor, bu kez başka bir akılı devreye soktular;İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞTILAR…
Organizasyonun başındaki kişi, Kuşadası’ndaki üst düzey atanmış ve seçilmiş yöneticileri başta olmak üzere hep birlikte beni kötülemeye başladılar. Kapı kapı, STÖ’leri dolaşarak beni hedef gösterdiler. Yayın organlarında, sosyal medya ortamlarında beni aşağılamaya başladılar. Hiçbir ahlaka, hiçbir vicdana sığmayacak çamurları attılar. Geçmişimi didik didik ettiler. Ellerinde ki resmi ve gayri resmi tüm gücü kullanmalarına rağmen BAŞIMI ÖNE EĞMEMİ GEREKTİRECEK HİÇ BİR ŞEY BULAMADILAR.
Bana bir şey yapamayacaklarını anlayınca da aşağılıkça tertiplere giriştiler. Ev hanımı olan eşimi “bu yazıları o yazıyor” diye savcılığa şikayet ettiler. Çocuklarımı cezalandırmak için hafta sonunda evimin suyunu kestiler. Aldığım günden bu yana otoparka koyduğum aracıma, “yaya yolunda park” gerekçesiyle defalarca ceza yazdılar. İki gazeteci arkadaşımla manzara seyretmeye gittiğimiz Gazibeğendi tepesinde, onlarca araç içinden sadece benim aracıma adrese teslim kontrole gelip, suçlu muamelesi yaptırdılar. Her satırında bana hakaretler, iftiralar olan gazeteler çıkardılar. Sosyal medyada sahte isimlerin ardına sığınıp küfürler sıraladılar yağdırdılar. Yetmedi, Belediye önündeki dev ekranda beni hedef alan yazılar sıraladılar.
Bu yazdıklarımın daha yüzlerce fazlasına hedef olurken, sürekli haykırdım.Toplumu uyarmaya çalıştım. BENİ SUSTURURLARSA, KUŞADASI’NDA HERKESİ SUSTURURLAR dedim.
Bana kimse destek oldu mu? Ne yazık ki HAYIR!.
Peki ben sustum mu? HAYIR!...
Onlar amaçlarından vazgeçti mi? KOCAMAN BİR HAYIR!..
VE YİNE SAHNEDELER....
O GÜNLERDEKİ KADAR GÜÇLÜ OLMASALARDA AYNI EKİP HALA HEDEFLERİ UĞRUNA ÇABALIYOR, HALA KUŞADASI’NI DİZAYN ETME ORGANİZASYONU SÜRDÜRÜYOR..
Bir kez daha yineliyorum; BENİ SUSTURURLARSA HEPİNİZİ SUSTURURLAR..
Ve kararım;
Ben yine SUSMAYACAĞIM..
Peki yaz SİZ!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Latif Sansür
BENİ SUSTURURLARSA... demiştim..
İleride başlarına bela olacak, önlerine çıkacak kimseleri belirleyip ince ayak oyunlarıyla tek tek saf dışı ediyorlardı. Dışarıdan bir birilerine düşmanmış gibi görünen, kavga ettiği sanılan siyasetçiler, kamu görevlileri bu organizasyonu ortak bir akılla yürütüyordu. CHP’lisi, MHP’lisi, AKP’lisi, Fetullahçısı, Devrimcisi aynı ideal uğruna mücadele ediyordu: ÇIKAR ve VURGUN…
Ne yaparlarsa, hangi yöne dönerlerse karşılarına ben çıkıyordum. Önce beni güzellikle ikna etmeye çalıştılar. Baktılar olmuyor, tehdit etmeye başladılar. Bir sabah kalktığımda aracımda uyuşturucu bulunabileceğini veya bir cinayetteki suç aletinde parmak izimin olabileceğini yüzüme söylediler. Baktılar yine olmuyor, bu kez başka bir akılı devreye soktular;İTİBARSIZLAŞTIRMAYA ÇALIŞTILAR…
Organizasyonun başındaki kişi, Kuşadası’ndaki üst düzey atanmış ve seçilmiş yöneticileri başta olmak üzere hep birlikte beni kötülemeye başladılar. Kapı kapı, STÖ’leri dolaşarak beni hedef gösterdiler. Yayın organlarında, sosyal medya ortamlarında beni aşağılamaya başladılar. Hiçbir ahlaka, hiçbir vicdana sığmayacak çamurları attılar. Geçmişimi didik didik ettiler. Ellerinde ki resmi ve gayri resmi tüm gücü kullanmalarına rağmen BAŞIMI ÖNE EĞMEMİ GEREKTİRECEK HİÇ BİR ŞEY BULAMADILAR.
Bana bir şey yapamayacaklarını anlayınca da aşağılıkça tertiplere giriştiler. Ev hanımı olan eşimi “bu yazıları o yazıyor” diye savcılığa şikayet ettiler. Çocuklarımı cezalandırmak için hafta sonunda evimin suyunu kestiler. Aldığım günden bu yana otoparka koyduğum aracıma, “yaya yolunda park” gerekçesiyle defalarca ceza yazdılar. İki gazeteci arkadaşımla manzara seyretmeye gittiğimiz Gazibeğendi tepesinde, onlarca araç içinden sadece benim aracıma adrese teslim kontrole gelip, suçlu muamelesi yaptırdılar. Her satırında bana hakaretler, iftiralar olan gazeteler çıkardılar. Sosyal medyada sahte isimlerin ardına sığınıp küfürler sıraladılar yağdırdılar. Yetmedi, Belediye önündeki dev ekranda beni hedef alan yazılar sıraladılar.
Bu yazdıklarımın daha yüzlerce fazlasına hedef olurken, sürekli haykırdım.Toplumu uyarmaya çalıştım. BENİ SUSTURURLARSA, KUŞADASI’NDA HERKESİ SUSTURURLAR dedim.
Bana kimse destek oldu mu? Ne yazık ki HAYIR!.
Peki ben sustum mu? HAYIR!...
Onlar amaçlarından vazgeçti mi? KOCAMAN BİR HAYIR!..
VE YİNE SAHNEDELER....
O GÜNLERDEKİ KADAR GÜÇLÜ OLMASALARDA AYNI EKİP HALA HEDEFLERİ UĞRUNA ÇABALIYOR, HALA KUŞADASI’NI DİZAYN ETME ORGANİZASYONU SÜRDÜRÜYOR..
Bir kez daha yineliyorum; BENİ SUSTURURLARSA HEPİNİZİ SUSTURURLAR..
Ve kararım;
Ben yine SUSMAYACAĞIM..
Peki yaz SİZ!