Hikmet Sami Türk Kuşadası nda soruları yanıtladı

Eski Bakan Türk, www.adaninsesi.com un gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Haber Giriş Tarihi: 01.01.1970 02:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
adaninsesi.com
Eski Adalet Bakanı, hukuk profesörü Hikmet Sami Türk, seçildikleri halde hala tutuklu bulunan milletvekillerinin serbest bırakılmalarını isteyerek, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 108'inci maddesine bu konuda bir fıkra eklenmesini önerdi. Kuşadası'nda tatilini geçiren Hikmet Sami Türk, DHA'ya yaptığı açıklamada, milletvekili seçilip tahliye edilmeyen Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ile Bdp'li bağımsız milletvekillerinin serbest bırakılmaları gerektiğini söyledi. Cmk'nın 108'inci maddesine bir fıkra eklenmesini öneren Türk şunları söyledi: "İnsanların yargılanması için tutuklanmalarına gerek yok. Bu insanlar milletvekili seçilmişler. Nereye kaçacaklar, hangi delilleri değiştirecekler. Bunların hiçbirisine makul cevap mümkün değildir. Ama ben bu konuda bir açıklık sağlamak için Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 108. maddesine şöyle bir fıkra eklenmesini öneriyorum. 'Tutuklu, milletvekili seçildiğinde derhal serbest bırakılır. Yargılama tutuksuz devam eder, dava sonucuna göre işlem yapılır. Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, MHP'li Engin Alan ve Bdp'li milletvekilleri görevlerini sürdürürken, eğer yargılama sonucunda hüküm giyerlerse ne yapılacağı zaten anayasada yazılıdır. Milletvekillikleri bile düşebilir. Ama beraat etmeleri de söz konusu. Peki o zaman bunun hesabını kim verecek. Çekilen acıların hesabını kim verecek. Özgürlüklerinden yoksun kalmalarının hesabını kim verecek. Dilerim ki bunların hepsi öncelikle yargı tarafından sağlıklı bir değerlendirme yapılarak serbest bırakılır. " ERGENEKON VE DENİZ FENERİ Ergenekon ve Deniz Feneri davalarını da değerlendiren Türk, "Türkiye'de son zamanlarda yargının siyasal iktidarın etkisi altına girdiğini gösteren olaylar olduğunu" öne sürdü. Bunun son derece sakıncalı olduğunu ifade eden Türk, "Birisi iktidarın hoşuna giden bir dava Ergenekon, diğeri yurtdışında başlayıp Türkiye'de devam eden ve iktidara dokunan bir dava. Aslında her ikisine aynı ölçüde yaklaşması gerekir. Basın özgürlüğünün, haber alma özgürlüğünün, halkı aydınlatma özgürlüğünün aynı ölçüde değerlendirilmesi gerekir" dedi. 'TUTUKLAMA İNFAZA DÖNÜŞMEKTE' Birçok general ve bilim insanının yargılandığı davalarda bugüne kadar Türkiye'de olmayan bir yöntemin denendiğini ileri süren Hikmet Sami Türk sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu davaların özelliği her gün yeni bir davanın açılması. Bugüne kadar Türkiye'de görülmeyen bir yöntem uygulanıyor. Belki de bu telefon dinleme, Ceza Muhakemesi Kanunu ve özel kanunun sağladığı olanak, aşırı bir biçimde kullanılarak basite kaçmak. Telefonlar dinlenmekte ve ortaya çıkan tutanaklar delil ve kanıt olarak mahkemeye sunulmaktadır. Aslında bunun içinde suç teşkil eden bir şey varsa, bunun ayrılarak sunulması gerekirdi. 1200 sayfalık bir belgede on sayfadır. Ama bu yapılmıyor. Mahkemelerde bütün bunlar iddianame olarak önlerine geldiği için bunları okumak, okutmak ve değerlendirmek zorundadır. Bu yöntem ve tempoyla davaların kolay kolay bitmesi mümkün değildir. ve bir de bu arada tutuklanan insanlar var. İnsanların tutuklanması istisnai bir tedbirdir. Ama bizde tutuklama maalesef infaza dönüşmektedir. İki yıldan fazla tutuklu kalan insanlar hala yargı önüne çıkarılmayı beklemektedir. Bu insan haklarıyla bağdaşmayan, hem bizim anayasamıza ve bütün evrensel hukuk belgelerine aykırı düşen bir durumdur. Yıllarca sürecek olan ve süreceği anlaşılan bu davalardan bir sonuç çıkıp çıkmayacağını hep birlikte göreceğiz. " 'HUKUK SİSTEMİ YARA ALIYOR' Ordunun 'değerli generalleri' ile üniversitelerin 'değerli rektörleri ve öğretim üyelerinin' tutuklu bulunduğunu ve bir kısmının neyle suçlandığının bile belli olmadığını kaydeden Türk, bir bölümünün de aradan yıllar geçmesine rağmen henüz iddianamesinin bile hazır olmadığını söyledi. Hikmet Sami Türk şöyle konuştu: "Bu hukuk ülkesi kavramına tamamen aykırı bir durumdur. O nedenle iktidarın belki hoşuna giden bu durumdan Türk yargısı, Türk hukuk sistemi büyük bir yara almaktadır. İktidar belki kendine karşı olarak gördüğü ordunun itibarsız duruma gelmesinden, kendisine karşı düşünce odakları olarak gördüğü üniversitelerin itibarsızlaştırma ve saygınlığı kaybetmesinden memnundur ama, aslında Türkiye bundan büyük zarar görmektedir. Bu Cumhuriyet tarihinde yaşanmamış bir durumdur. " DEVLETTE TARİKAT YAPILANMASI Türkiye'nin en önemli ikinci sorununun ise iktidar partisinden kaynaklandığını savunan eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk açıklamasını şöyle tamamladı: "Devlet örgütünde tarikat yapılanması dikkat çekici boyuttadır. Artık herhangi bir devlet dairesindeki göreve gelmek için iktidar partisine mensup olma koşulu aranmaktadır. Bu da Türkiye'de başka bir yönden ayrılıkçı hareketin ifadesidir. Bizim bugün öncelikli görevimiz bir yandan bölücü terörü önlerken, diğer yandan da insanlarımız arasında ve devlet kurumlarında tarikat yapılanmasından doğabilecek uygulamalara kesinlikle meydan vermemektir. Bu iki sorun öncelikli konularımız. "