HAKLI ÇIKTIM ESAT ALTUNGÜN

Seçimler öncesi, seçilmen halinde Kuşadası nın geleceğinin mahvolacağını Belediye Başkanlığı yapacak bilgi, birikim ve liderlik yeteneğinin olmadığını yazmıştım. Haklı Çıktım Altungün...

Haber Giriş Tarihi: 01.01.1970 02:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
adaninsesi.com

            Belediye Başkanı Esat Altungün'ün kalemşörü Bülent Özipek gazetesinin son sayısında şahsımı hedef alan, yazım dili, toplumsal ve ahlaki değerlere önemi ile kin ve nefret kokan tipik  Bülent Özipek yazısı yayımlandı. Her sayısında bir gazeteciyi hedef alarak gündemde kalmaya çalışan Altungün'ün sesi Özipek, geçtiğimiz hafta isim vermeden de olsa bizi hedef alınca gazetecilere saldırmaması tavsiyesinde bulunmuştuk. Anlaşılan ünlü kalemşör, bu tavsiyemizi farklı algılamış. Bize vermiş veriştirmiş.             Bizim Özipek ile kişisel bir meselemiz yok. Onu Kuşadası kamuoyu çok iyi tanır. Ahlaki, insani, toplumsal yönlerini yazılarından, gazetelerinden okur, bizim bu konuda söyleyeceğimiz yeni bir şey yok. Özipek, her dönemde kendisini siper ettiği siyasilerin kalemşörü, tetikçisi olduğunu gizlemedi. Hatta o kadar ileri gitti ki, Esat Altungün'den aldığı destekle, reklamsız, hiçbir geliri olmadan gazete çıkarmaya başladı. Onun için, beni hedef alan yazıyı yazan her ne kadar Özipek  olsa da, ona o olanağı sağlayan, bana ve diğer basın mensubu arkadaşlarıma saldırtan belediye Başkanı Esat Altungün'dür. Bir başka deyişle tetikçi değil, azmettirendir bizim muhatap alacağımız. Aynı üslup, aynı seviye ve aynı bakış açısıyla. Şimdi sırasıyla iddialara yanıt verelim…                Bana uzun yıllar ekonomik yardımda bulunan Esat Altungün’ü sattığım öne sürülüyor. Kendisine bile ekonomik katkıda bulunamayacak birinin bana yardımda bulunmasının takdirini Kuşadası Kamuoyuna bırakıyorum. Birilerini satma söz konusu olduğunda ise şöyle bir aynaya baksan, sonra geçmişi biraz gözlerinde canlandırsan  nasıl olur Altungün… Hani Kuşadası'nda “tahtrevalliyi yıkacağız” sloganı ile yola çıktığımız  ekip arkadaşların. Şimdi hangisi yanında, seninle birlikte.  Bu güne kadar omuzlarına basıp, sonrasında sattığın eski arkadaşlarının isimlerini tek tek yazmamı ister misin?               İftira atamaya gelince.. Bu güne kadar tek kelime iftira atmadığımı en iyi bilen sensin Altungün.. Seçimler öncesi ve sonrasında yazdığım her kelimenin arkasındayım. Senin bu kenti yönetmeye bilgi, birikim, liderlik yeteneğinin  yetmediğini yazdım haklı çıktım. Yaptığın pazarlıkları göz önüne alarak, seçilmen halinde  Kuşadası'nın geleceğinin mahvolacağını söyledim.. Yanılmadım. Amcaya kıyağın, Ege Mahallesinin üst bölümünün imarının bir bütün olarak değiştirilmesi, Çarşamba Pazarı, Nazilli Pazarı işyerleri, şehir merkezinin hali bunun kanıtı değil mi?               “Daha önceleri kuyusunu kazdığın Engin Berberoğlu” diye bir cümle kurulmuş gazetede.  Altungün; Hatırlarsan Berberoğlu'nun kuyusunu birlikte kazıyorduk. Veya biz öyle sanıyorduk. Biz Tahtrevalli ile uğraşırken, amcan bugün iş merkezi yaptığı arsayı ihaleyle Berberoğlu’nun başkanı olduğu belediyeden alıyordu. Biz orda oyalanırken sen Emniyet Müdürlüğü bitişiğindeki işyerine ek işyerlerini, hatta üst katın tamamını yine Engin Berberoğlu'ndan alıyordun. Hatta ve hatta daha ileri giderek Berberoğlu'nun listesinden birinci sıradan belediye meclis üyesi seçiliyordun. Gerçi o beş yılda da hiçbir varlık gösterememiştin, ama Berberoğlu sayesinde daha o zamandan belediye rantını yemeye, işyerlerini kiraya vermeye başlamıştın.                   Sicilime kanıt gösterilen dört soruya toptan cevap veriyorum Altungün; Tabelacı Ali, o dönemde Özer Türk stadında bana ait reklam Tabelalarını yapan kişiydi. Belediye bütçesinden yaptırdığım Plaketler ile ilgili ortaya atılan iddia “pahalı” olmasıydı. Ben sanırım 30 adet plaketi pahalı yaptırmıştım. Ama bunun için ne polisler belediyeyi bastı, ne müfettişler geldi. Senin başkanlığın döneminde ise “vekilim” “her şeyine kefilim” dediğin bir yardımcın tutuklandı. Bir yardımcın ise neredeyse ailece yargılanıyor. Senin döneminde yoksullara binlerce liralık plastik çatal, kaşık tabak, pronto yüzey temizleyici dağıtıldı. Cenaze evine 11 bin liralık pide gönderildi. 470 Bin liralık çiçek alındı. Kapısı şifreli ihale odasında “Şeffaf” ihaleler yapıldı. Senin döneminde doğrudan alımlar, konserler konuşulur oldu.                    Ev ve Araba almama gelince. Bana evi satan üç kişi hala yaşıyor ve Kuşadası’ndalar. Gönder kalemşörlerini gidip hepsiyle teker teker konuşsunlar evi hangi koşullarda ve hangi parayla aldığımı onlar anlatsınlar. Yürekleri yetiyorsa yazsınlar.                Yıllarca hediyelik eşya işyeri, reklam ajansım ve ulusal basın temsilciliğinden kazandığım alın teriyle aldığım eve şaibe bulaştırmaya gücünüz yetmez.                 Ben beceriksizliğim, iş bilmez-liğim yüzünden ailemin varlığını satıp savurmadım Altungün. Kardeşlerimin hakkına göz dikmedim. Annemin sinir hastası olmasına neden olmadım. Bana çok güvenen İngiltere'deki yakın arkadaşımı dolandırmadım. Geçmişte birlikte siyaset yaptığım arkadaşımın çoluk çocuğunun rızkına göz dik-medim. Mehmet amca ölsün diye dört gözle beklemedim. Kısacası kursağıma bilerek tek lokma haram sokmadım. Peki sen?                 Radyo Net'e gelince.. Ben Radyoyu  yayına başlamadan satmadım. Üç buçuk yıl işletip, verim alamayınca sattım. Güvenlik Belgesine gelince, Radyo ve Televizyon yayıncılarının alması gereken o belgeyi ben alamadım. Nedeni ise siyasi geçmişim. Bundan hiçbir zaman gocunmadım. 12 Eylül cuntası ile sonraki uzantılarının hakkımda hazırladıkları raporlar onların ayıbı.  Ama bu konunun senin gibi eski solcu, devrimci birinin kalemşörü tarafından dile getirilmesi ayıp ve utanç verici. Yoksa seninle ilgili anlatılan “Kale kapısından aşağıya yürüyüş yapar, eylem yapardık. Polis müdahalesinde bir çoğumuz yakalanır, ele başımız Esat Altungün nedense hiç yakalanmazdı” efsanesini doğruluyor mu? Devletin Güvenilir Vatandaşı listesinin olup olmadığı, varsa adımın olup olmaması hiç umurumda değil. Neden mi? Bunu yazdığınıza göre sizin isminiz o listede olmalı. Varsın sizin güvenilir olduğunuz yerde ben güvenilmez olayım. Hiç gocunmam…               Ve son olarak Liman meselesi. Senin olduğu kadar kalemşörünün de ya bir hafıza sorunu var, ya da benim üstüne basa basa söylediğim gibi siz sonradan bu mücadeleyi sahiplendiğiniz için geçmişini bilmiyorsunuz. Hiç mütevazi olmayacağım.  Liman meselesi başladığından bu yana ulusal basında konuyu sürekli gündemde tutan, Türkiye'nin gündemine sokan benim. Açın arşivlere bakın. Yetmezse o mücadelenin yıllardır bayraktarlığını yapıp ta bu gün ayak oyunlarıyla diskalifiye etmeye çalıştığınız, onların yılarca verdikleri emeğin üzerine çöreklenerek pazarlıklar yaptığınız isimlere sorun..Belki aldığınız yanıtla yüzünüz kızarır… Ha bu arada, camilerin süpürülmesini bile basın bülteni yapıp tüm gazetelere gönderen belediye basın bürosunun, limanla ilgili hiç bir haber yapmaması ilginç değil mi?                Bu yazı için son söz;                 “Duvarın camdan olursa komşuya taş atmayacaksın” sözünüze katılıyorum. Benim duvarım camdan, istediğiniz kadar taş, çamur hatta balçık atabilirsiniz. Attınız da.. Ama sizin yalan,dolan, entrika üzerine kurduğunuz sırça köşkünüzü yıkmaya değil taş, bir fiskenin bile yettiğini bilin. O fiske de geliyor…           Benden söylemesi...                                                                   Latif SANSÜR