Dünya yatçılarının doğal liman olarak kullandıkları Büyük ve Küçük Nero Koylarınını önemi ve endemik bölgede bulunan endemik türler hakkında bilgi veren EKODOSD başkanı Bahattin Sürücü, “Hem doğal hem kültürel zenginliklerle dolu olan milli parkın her köşesinde önemli özelliklerin olduğunu gördük. 1966’da almış olduğu statüyle günümüze kadar korunarak gelebilen Milli park, yılın 12 ayında birçok etkinliklerin yapılabileceği çok önemli bir doğa alanıdır. Deniz ve orman nedeniyle daha çok yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan milli parkta, bahar ve kış aylarının da güzel olduğunu ve bu güzelliklerin içinde herkesin kendi zevkine göre yapabileceği faaliyet alanlarıyla dolu olduğu görülmektedir. Bu konuda Milli Park Müdürlüğü işbirliğiyle bir etkinlik düzenleyerek, bu mekanları ve yapılacak faaliyetleri üyelerimize tanıttık. Örneğin Akdenizin endemik türlerinden birisi olan Posidonia oceanica denilen deniz erişteleri için Büyük ve Küçük Nero koylarının çok önemli. Bu koylardaki erişteler sualtı canlılarına ev sahipliği yapıyor, oksijen sağlıyor ve deniz ekosisteminin sağlıklı bir şekilde devam etmesine katkı yapıyor. Zengin Biyolojik çeşitlilik barındıran bu bölgede sualtı canlılarının buradaki deniz çayırlarının içinde yaşıyor. Milli parkın doğal ve kültürel kaynak değerlerini yakından bilmemiz gerekiyor. Mistik bir hikayesi bulunan, bir dalı çarmıha gerilmiş bir insana benzetilen yüzlerce yıllık anıt meşe ağacını inceledik. Dipburun Koyunun özelliklerini ve Antik Dönem’de ünlü Mykale savaşlarının bu bölgede yapıldığını anlattık. Dipburun’un yakın tarihteki adının Kanapiçe Koyu olduğunu belirttik. Devlet kayıtlarında “Kanapiçe Koyu Olayı” olarak geçen, döneminin Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun’u ağlatan hikayesini kısa bir şekilde sunduk. Dipburun koyundan sonra Karina’ya inmek için yürüyüşe başladık.Büyük Menderes Deltası’nın muhteşem güzelliklerini yüzlerce metre yukarıdan izledik. Ege Denizi’nin masmavi sularını, Yunan Adalarını seyrettik” dedi.